17 Mayıs 2008

Ne yapsam ki?

Blogda köklü bir değişiklik düşünüyorum. Ama nasıl bir şeyler yapacağımı tam bilemiyorum.

Öncelikle temamı değiştireceğim. Daha doğrusu eğer blogger için istediğim gibi bir tema tasarımı yapabilirsem değiştireceğim. Neden mi? Aslında en önemli nedeni benim de içime sinen bir şeyler olmaması. Ne zamandır düşünüyorum ama bir türlü istediğim gibi bir şey yapamadım. Beni gaza getiren diğer nedense recephilmi’nin blogundaki yorum. İsteyen tıklasın baksın. Bu yorum beni ne sinirlendirmedi. Aksine bir gerçeği gözlerimin önüne serdi. Eğer her şeyi sağdan soldan alırsam nasıl zevk alacağım ki blog yazmaktan. Kimse yanlış anlamasın bu benle alakalı bir şey.

Bir de geçen gün bir iletişim paneli eklemem söylendi. Sağ olsunlar. Haklılarda. Bence gerekli. Biraz bakındım nasıl yapabilirim diye. Şimdilik jotform’un iletişim panelini kullanayım dedim ama istediğim boyutlarda ayarlayamadım bir türlü. Bir süre askıya aldım o yüzden. Daha doğrusu araştırmaya devam ediyorum. Eğer bildiğiniz bir yöntem varsa söyleyin Allah rızası için..

Bir de acaba diyorum siteyi adına uygun bir hale mi getirsem? Yani kalem, edebiyat, kitap, eleştiri gibi… Yani kişisel her şeyi çıkarsam siteden..

Bugün yanlış kullandığımı düşündüğüm bir kelime dikkatimi çekti. Bir arkadaşınla görüştün, ayrılacaksın, bir süre sonra yeniden beraber olacaksınız ama siz ne zaman olduğunu hatırlamadınız. Ne derdiniz? Ben şu güne kadar böyle bir durumda “ne zaman buluşacağız” diyordum. Bu gün tak etti. Yahu ben bu adamı tanıyorum. Aramayacağım. Daha doğrusu “bul”mama gerek yok. Yanlış bilmiyorsam “buluşalım” kelimesinin fiil kökü “buluş”, bununda kökü “bul”. “-iş”mek fiili kullanılmış. A
Aslında bilmiyorum tam olarak nasıl olduğunu. Kalemi severim ama kuralları değil. O yüzden edebiyat kurallarını bilmiyorum. Yani recephilmi’den yardım bekliyorum. Söz sende recep.

12 Mayıs 2008

SANSÜRE HAYIR

Son zamanlarda mahkemelerimiz işi öyle bir azıttı ki önüne gelen siteye erişimi engelliyor. Yakında bu siteyi de engellerse şaşmam.

İşin doğrusu hata yapan cezasını almalı. Ama cezayı başkalarına ödetmek adaletsizliktir. Uzun bir süre wordpress'e erişim engelliydi. Bundan sanırım tek çıkar sağlayan Adnan OKTAR'ın hasmıydı. Bizler zarar gördük. Tabi çeşitli yöntemlerle girebiliyoruz bu sitelere ama bu seferde suçsuz olduğum halde kendimi suçlu gibi hissediyorum. Allah'tan wordpress sansürünü uzun bir aradan sonra kaldırdılar da güzel yazıları, daha doğrusu makaleleri eziyet çekmeden okuyabildik. Ama bu durum bizleri çok etkiledi.

Nasıl mı? Aslında çoğu blog yazarı bunu benden daha iyi biliyor.
-Wordpress'in birçok nimetinden bir süre yararlanmadık.
-Okuyucu sayısı çok düştü. Her ne kadar sansürleri sansürleyen yollar olsa da bunu kullanmayan arkadaşlarımız olmadı değil.
-Fikirlerimizi dilediğimizce aktaramadık dünyaya ya benim yüzümden blogger kapanırsa da bir çok arkadaş mağdur olursa diye.
-Mahkemelerde sürüneceğiz diye korktuk. Sürünürdükte zaten iş o hadde gelse. Sonuçta bir sabıka kaydı almak içn bile 20 dk bekliyoruz. Bir de orada sanık olsak ne olurdu?
-o kadar yazacağım sonra gelecek bilmem nerenin bilmem kaçıncı slh mahkemesi siteyi kapatacak ben de cımcızlak kalacağım diye blo yazmaya başlamayanlar bile var.. Yani bu durum güzel yazılar yazabilecek arkadaşlardan da bizi mahrum etti..
.....vs.

Daha bir sürü yazılır. Uzatmaya gerek yok. Şu aralar moda yutub'u kapatmak. Aklına esen kapatıyor. İşin detayını bilmiyorum ama teknolojiyi kullanıp bir e-posta çekseler ya sitenin yöneticilerine şu videoyu kaldırın diye. Bizim ülkemizde bu tür şeyler yasak diye.. PTT yoluyla değilde e-posta yoluyla bu işi yapsalar zaten işler de hızlanır. Hatırladığıma göre en son 2 farklı mahkeme kapatmıştı yutub'u.
Bir de geçenler de gogıl'da sansür yedi denilince çok korkmuştum. Nasıl arama yapacağız diye. Sonuçta elimiz ayağımız gibi internet aleminde. Sonra baktım sadece groups kısmı kapanmış. Sevinmiştim. Ama e-postama gogıl groups'ta yönetici olduğum bir gruptan onaylama mesajı gelinceye kadar. Hadi evde sansürü sansürleyen yöntemlerle girebiliyorum da, ya diğer yerlerde. Bir de kapatma nedenine bakalım. Neymiş? Yasal olmayan yazılar yayınlanıyormuş. Doğrudur. Bir kaçı bana da geldi, geliyor, gelecek. Ama ilgilenmiyorum bile. Bu gruplarda sadece yasadışı yazılar mı yayınlanıyor ki? Hayır. Kendimden örnek vereyim. Bir kamu kuruluşu olan Samsun Genlik Merkezim kendi internet sitesini zorlamamak için gogıl grupu kullanıyordu. Her türlü yasal işleri, şube müdürünün, il GSİM müdürünün, gerekli olduğu durumlarda valinin, hatta bazen daha üst düzey yetkililerin haberdar olduğu, tamamen yasalara uygun eylemleri gençlere duyuruyorduk. Ama kurunun yanında yaşı da yaktılar. Üşeniyorum sansürü sansürleyen o sistemi çalıştırmaya. Çalıştırmadan da girip onaylayamıyorum yazıları. Ne güzel değil mi?

Bütün bu dertlerden o kadar çok kişi muzdarip ki.. İşte bu yüzden sanal dayatmalara karşı sanal eylemler başgösterdi sanal alemde.. Sayamayacağım kadar çok blogcu yazılar yazdı. Hatta bir tanesini de okuyorsunuz. Benim bildiğim bir kaç tane site açıldı. Zaten bu kadar çok yazmamım nedeni de buydu.. Hem bu yazının sonunda hem blogun sağ üst köşesinde, hem de bir çok blogcunun blogunun muhtelif yerlerinde bu tür linklerle karşılaştık, karşılaşıyoruz, karşılaşacağız. Sizler de destek verirseniz sevinirim..




06 Mayıs 2008

Psikolojik Danışmanlık?

Yaklaşık bir hafta önce arkadaş gelip psikolojik danışmanlık isteyip istemediğimi sordu. Bir an için şaşırdım. Sonra açıklayınca anladım. Meğer 
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) bölümü öğrencilerine herhangi birine psikolojik danışmanlık yapması gerekiyormuş. Yani bana resmen kobay olur musun dedi arkadaş.

Ben de tamam dedim. Neden olmasın? Son zamanlarda çok bunalmaya başlamıştım zaten.

Seansa başlamadan önce sanki istemeyerek kabul etmişim gibi bir açıklama yaptı danışmanım. İşte psikolojik danışmanlık alanlar deli değildir, herkes psikolojik danışmanlık alabilir, adı üstünde danışmanlık… vs.

Bence de psikolojik danışmanlık deliler için değil.. Her zaman birilerine bir şeyler hakkında danışıyoruz. İşyeri açacağız, bu işleri bilen birine danışırız. Üniversiteye gideceğiz, tercihlerimizi bu işte uzman kişilere danışırız. Ve dahası. Bunu şu şekilde açıklayayım.
Wikipedia’da şunlar yazıyordu PDR hakkında;

Psikolojik danışma ve rehberlik bir koruyucu ruh sağlığı hizmetidir. Eğitim kurumları bu hizmetin uygulama alanlarından bir tanesidir. Ruh sağlığı açısından normal, ancak gelişimsel ve uyum sorunları olan herkesin bu hizmetlere ihtiyacı vardır. Örneğin, yeni okula gelmiş bir öğrencinin uyum sorunu olabilir, arkadaşsızlık çekebilir, bir başka öğrencinin sınavlara ilişkin kaygısı olabilir ya da bir üst eğitim kurumu veya meslek seçimiyle ilgili yardım isteyebilir vb. gibi. İşte, tüm bu sorunlara, psikolojik danışma ve rehberlik programlarından mezun olan psikolojik danışmanlar yardımcı olabilirler.

Ben bugün girdiğim seanstan oldukça haz aldım. Bu bir ödev olduğu için seans sayısı az olacak ama konuşamadığım birçok şeyi rahatça konuşabiliyorum. Acaba normalde de mi böyle yapsam ne?

Hıdrellez

Bugün HIDRELLEZ.. Bazı yerlerde 5 mayısta, bazı yerlerde 6 mayısta kutlanıyor. Benim bildiğime göre 5 mayısı 6 mayısa bağlayan gece hıdrellez diye adlandırılıyor.

Yani kutlamalar, dilekler 5 mayıs günü sabahtan başlıyor ve en erken 6 mayıs akşamı bitiyor..

Uzun uzun anlatamayacağım. Yarın okulda kutlamalar olursa gidip katılacağım kısmetse..

Umarım dilekleriniz gerçekleşir.

Nice HIDRELLEZ’lere..


www.hıdrellez.org

www.hıdrellez.org


fotoğraflar Ahırkapı Hıdrellez Bahar Şenlikleri 2008'den alınmıştır..

05 Mayıs 2008

Yeniden Merhaba

Dikkat ettim de 23 Nisandan beri hiçbir şey yazmamışım.

Bu arada birkaç sınav oldum. Bir forumu tamamlayıp yayına koydum.( Tabi ki arkadaşla. ) Bir GSGP eğitimine katıldım. 

Aynı zamanda bu yazı yazamadığım 9-10 günlük sürede;

• Kargaşa ile geçen 1 mayıs,
• Bazı arkadaşlarımın doğum günü,
• Okuduğum, yorum yapmak istediğim birkaç blogdaşın yazısı,
• Bazı arkadaşlara verdiğim, gerçekleştirmeye çalıştığım, büyük bir çoğunluğunu gerçekleştirdiğim sözler
• Ve en önemlisi en küçük kardeşimin doğum günü vardı.
• Bir de kalemkes.com'u kullanmaya başladım.
• …..vs.

Dediğim gibi birkaç sınav oldum. Birkaç tanesi de yolda. 2 senedir okuyorum şu üniversitede her seferinde hafta sonu sınavım olduğunu duyan her şahıs şaşırıyor. Tabi bizim fakültedekiler hariç. Bir de 1,5 aydır sınavlarla uğraştığımı duysalar ne yaparlar kim bilir?
Bir türlü anlamıyorum. Şu sınavları niye böyle bölük pörçük koyarlar. Bir de sadece OMÜ’de bunu ZF’de yapıyorlar. Çok nadir bu vakte kadar sınavı olan arkadaşım. Belki 19-20 fakülte ve MYO içinden Ziraat hariç 1, bilemedin 2 akademik birimde vardır. Ama ben hiç duymadım.
Bir de dediğim gibi hafta sonu sınav olayı var. Hafta içleri sanki çuvala girdi. Hadi girdi diyelim. Be kardeşim bir cumartesiye 2 sınav konur mu? Hadi koydunuz diyelim. Bari biri dandik bir ders olsun. Buna da tamam diyelim. Niye ilk verdiğiniz sınav takvimine uymuyorsunuz da sınav saatlerini, hatta günlerini oyun oynar gibi değiştiriyorsunuz? Fıttırdım ya… Son iki sınavım kaldı ama iflahım da kesildi.

Forum olayına gelince. Uzun zaman önce arkadaş bir forum açacağını, bunu beraber yapmamız gerektiğini söyledi. Tamam dedim. Oturduk, SMF sistemine gerekli modları kurduk, tema üzerinde bazı ayarları yaptık… vs. Son bir haftadır hummalı bir çalışma içine girmiştik. Ayın 5’ine yetişsin diye. Daha doğrusu arkadaş çalışıyordu. Sonunda açtıkta kurtulduk. Samsun’da bir köyün forumu. Umarım istenilen şekilde yürür bu forum işi.

Peki GSGP ne? Gençlik Sosyal Gelişim Programı. Uzun uzun anlatmayacağım. Gerekli bilgi burada -->www.gsgp.org.tr .
Peki ne eğitimi veriyor? Aslında yerel paket eğitimi adı altında gençlerin yetkinlendirilmesi yani bazı sorumluluklar verilmesi, kötü alışkanlıklardan uzaklaştırılması, sosyalleşmesi.. vs hakkında öneriler veriliyor ve bu öneriler o iki günde kısıtlı şartlarla en güzel biçimde uygulanıyor. Mesela bu eğitimde biz SGM’nin bahçesine çam fidanı diktik. Gerçi dikimde gözetilmesi gereken bazı şartları göz ardı ettik ama olsun. En azından bir çok arkadaş ağaç dikmenin zevkine vardı. Ben daha önce birçok kez ağaç dikmeme ve ziraat okumama (İnsan bir işi sürekli yaparsa bıkar derler ya ben bıkmadığımı anlatmaya çalıştım.) rağmen çok büyük zevk aldım. Şimdi final tatilinde memlekete gittiğim zaman birkaç fidan dikeceğim evin bahçeliğine. Geçen de gaza gelip evin balkonunda saksıya asma diktik. Yaprakları kartlaştı bile hemen.

Bu seneki 1 Mayıs İstanbul’da eğlenceli geçmiş. Etraf kan gölüne dönmüş. Bir türlü anlamıyorum. Adı üstünde “İşçi Bayramı” ya da “Emekçi Bayramı”. Niye bayram kutlar gibi kutlanmıyor ki. Ben şu ana kadar 1 Mayıs haricinde böyle çıngarlı bir bayram görmedim. Ne bileyim devletin izin verdiği yerlerde göbekler atılsın, piknikler yapılsın, şarkılar söylensin, sohbetler edilsin. Tamam eminim ki böyle yapan yurttaşlarımız var. Peki niye hiç haberlerde göremiyoruz bayramın tadını çıkaran bu arkadaşlarımızı. İstenilen şeyler sadece bir günde istenip hemen bugün olsun denmez. İstersin. İsteğinin gerekliliğini, doğruluğunu kanıtlarsın, sonra günü gelir kutlarsın.
Doğru. 1 Mayıs ilk zamanlarında bir eylem niteliğindeydi. Ama o zaman istenilen şeyler sadece o gün için istenip, o gün yapılmadı. Uzun bir zaman mücadele edildi. Gün geldi tak etti ve eylem patlak verdi. Ve o gün istenen şey olmalıydı. Şartlar çok kötüydü. Düzeltilmeliydi. Ben işçi değilim ama bir işçi çocuğuyum ve bugüne değin babamın işinden şikâyetçi olduğunu görmedim. İşçi hakları hiç mi uygulanmıyor bu ülkede acaba? Yoksa yüz verilince astar mı isteniyor? Ya da babamda bir sorun var.
Bu yazdıklarıma eminim kızan çok olur.
Neyse demem gerekeni diyeyim.
1 MAYIS kutlu olsun.

Bu sene bir şeye dikkat ettim. Şu nisan sonu ve mayıs başında ne kadar çok insan doğmuş. Hani kediler mart ayında çıldırır derler ya, işte insanlarda da öyle sanırım. Toplu bir cinsel patlama oluyormuş insanda… Hesaplarıma göre bu zaman insanda ağustos ayı. Yani mart gibi mevsim dönüşü..
Herkesin, tüm tanıdıklarım ve tanımadıklarımın doğum günü kutlu olsun.

Bu yorum yazamadığım arkadaşlarda burada yazamayacağım kadar fazla kişi. Hatta bir çoğunu unuttum bile.. Artık bundan sonraları için yazarım. Yorum yapamamamdaki diğer nedende recephilmi. Kişisel bloguna o kadar güzel oyunlar koyuyor ki zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Oyun oynarken kime nasıl yorum yapacağımı bile unutuyorum.

Ve en önemlisi.. Küçük kardeşim Oğuz Bilal’imin doğum günüydü. Mayıs’ın 3’ü.. 5 yaşına girdi kerata.. Hatırlıyorum da doğduğu ilk gün bile bize sürpriz yapmıştı. Kız beklerden erkek olarak dünyaya gelmişti. Okulda duramıyordum. İşin kötü tarafı dışarı çıkmama da izin vermiyordu bekçi.. Ne güzel bir gündü.. İyi doğduğun ufaklık…

Uzun bir karar aşaması ve uğraş sonunda http://www.kalemkes.com'u kullanmaya başladım.

… vs.

BLOX teması Elque tarafından tasarlanmıştır.